top of page

TAKİP ET

  • Facebook - Grey Circle
  • Twitter - Grey Circle
  • Instagram - Grey Circle

SON PAYLAŞIMLAR

Sinek vızıltısı

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 13 Nis 2018
  • 3 dakikada okunur

Odamda yataktan hiç kalkmak istemediğim, uyudukça uykumu getirdiğim günlerden biri... Uyuyayım da zaman geçsin dediğim... Yaşamak için hiçbir şey yapmak istemediğim... 27 yaşında ölenler kervanına katılmayı aşırı mantıklı bulduğum...

Şu yedinci katın penceresinden atlarsam ölür müyüm, ölmezsem ne derece sakatlanırım hesapları yaptığım... O sırada aşırı rahatsız edici bir ses geliyor pencere kenarından. O kadar umurumda değil ki bakmak istemiyorum. Merak bile etmiyorum. Yılan olsa da umurumda değil, fare olsa da...

Ses o kadar rahatsız ediyor ve tanımlayamıyorum ki kafamı çeviriyorum pencereye doğru. Hem pencere kenarında ne işi var farenin, yılanın? Üstelik yedinci katta? "Ne olabilir acaba bu sesi çıkaran?" diyorum. Merak ediyorum. Tanrım! Bir hayat belirtisi gösteriyorum.

Pencere camından çıkmaya çabalayan kocaman kapkara bir sinek bu. Vızıltısı, kocaman ve kapkaralığıyla eşdeğer. Öyle ki vızıltı kelimesi cılız kalır sesini tanımlamak için, belki vozolto desek ona daha çok yakışır. Kanadını ufacık oynatışı bile koca adam gibi cüssesiyle büyük yankılar yaratıyor. Sanki odanın içinde helikopter dolaşıyor. Büyüklüğü, aşırılığı imleyen bütün sıfatları kullanabilirim onu tanımlamak için.

Aklıma küçükken okuduğum, dev adamdan kaçmaya çalışan küçük çocuk masalı (Sihirli Fasulye) geliyor. Sahi, normal şartlarda ben korkarım bu tür sineklerden. “Aman, bana değmesin” diye uzaklaşırım. Bir yerime dokunma ihtimalinden bile iğrenir, kaçarım. “Bu yer ikimize dar, ya sen ya ben” der, en uzak köşeye saklanırım.

Demek ki diyorum, fobilerimiz hayatta kalma içgüdülerimizin sonucunda ortaya çıkmış ya, artık hayatta kalma içgüdümü kaybedecek kadar yaşamak istemiyorum. Odanın kapısı kapalı. Penceresi, perdesi... Başta sadece pencereyi zorlayıp küçük hareketlerle yetinen sinek, odada gezinmeye başlıyor. Hareketleri büyüdükçe sesi de büyüyor. Odayı baştan aşağı dolaştığı kaçıncı tur? Aynı yerleri defalarca arayıp tarayıp zorluyor... Ufacık bir delik görse dışarıya açılan, ufacık bir umut... Sonra diyorum ki, bu yaptıklarının bir anlamı olmalı... Sinek de olsa aynı yerleri defalarca turlayarak çıkamayacağını anlayabilecek kapasitesi vardır. Hem de diyorum, bu sıradan kara kuru bir sinek değil. Görüntüsü ve sesinin ihtişamı, onun uyanık, özgüvenli, keskin bir zekaya sahip olduğunu gösteriyor. Evet, şimdi daha iyi anlıyorum. Bu, yanımdan geçerken adeta bana çarpmamaya özen gösterecek kadar nazik ve tabii ki kocaman kapkara sineklerüstü sinek, aslında kendini bana fark ettirmeye çalışarak yardım etmemi istiyor. Sonra pis pis gülüyorum içimden. Ben çıkmıyorsam bu odadan, sen de çıkamayacaksın diyorum. Yok öyle, kanatların var diye her yere gidebileceğini sanmak... Yok öyle; ben özgürüm, bir gün yerde bir gün gökteyim ayakları... Nasılmış böyle bir yere hapsolmak, gör bakalım!

İzliyorum, odadan çıkmaya çalışmasını... Bir an bile durmadan tüm odayı hızla dolaşmasını... Arada yine dayanamayıp soluğu pencerede almasını... Sesi artık hiç rahatsız etmiyor. "Aslında hiç de rahatsız edici değilmiş" diyorum. Bu kocaman kapkara sinek, çok da kocaman kapkara değilmiş... Aciz, çaresiz, kimsesiz... Bütün küçültücü sıfatları kullanabilirim onu tanımlamak için.

Ona yaptığım işkenceyi zevkle seyre dalmışken bir an duruyorum.

Yoksa diyorum, yoksa bu sinek şu an beni mi temsil ediyor? Bu durumdan kurtulmak için çırpınan içimdeki beni mi? Tüm bu isteği görmezden gelen, içinden kendine pis pis gülen, yoluna engeller koyan, kendine işkence eden bir ben daha mı var bunları bana yaptıran? "Sineği kurtarsam ben de kurtulur muyum acaba?" diyorum. Nasıl da seviyorum bu fikri? Nasıl da kolay geliyor böyle bir çözümün varlığına inanmak? Evet diyorum, bu sinek aslında benim. Şu an seyrettiğim, benim. Ah güzel, tatlı sinek... Ah iyi niyetli sinekçik... Akıllı, zeki sineğim benim. Bütün güzel sıfatları kullanabilirim onu tanımlamak için. Sonra bir an ses kesiliyor. O dayanılmayacak kadar gürültülü sesin sürekliliği sona eriyor. Sineği yokluyorum bakışımla yattığım yerden. Hareketsizce pencereden dışarıya bakıyor sinekçik.

Vaz mı geçti yoksa diyorum.

Pes mi edecek bütün o çabasını hiçe sayıp?

Kendimi on ton ağırlığında hissettiğim yataktan kuş gibi kalkıyorum bir anda.

Pencerenin orada öylece duruyor. Önce perdeyi açıyorum. Hava güneşli. Hava güzel. Daha da bekletmeden açıyorum pencereyi.

Sessizce vedalaşıyorum onunla.

Arkasına bile bakmadan gidişini izliyorum. Kurtarıyorum onu. Hava güneşli. Hava güzel.

Yorumlar


bottom of page