Bir kitap okudum ve hayatım değişmedi
- Admin
- 29 Eyl 2016
- 3 dakikada okunur

Geçen sene bir gün Mecidiyeköy meydanındaki bankta oturmuş arkadaşımı bekliyorum. Yanıma 60'lı yaşlarda, temiz ve güler yüzlü bir kadın oturdu. Bana döndü ve elinde bilmem kaç sayfadan oluşan kalın bir kitapçığı göstererek konuşmaya başladı: “Benim hayatım değişti bu kitabı okuyunca. Bu kadar kalabalık içinde seni seçtim, bu tesadüf olamaz. Kitabı okursan sen de göreceksin, hayatın değişecek” dedi naif ve kendinden emin sesiyle.
Oh my god! Bu kadın neler söylüyordu böyle? Sanki bir film sahnesinden fırlamış gibi komik ama bir taraftan da merak uyandırıcı… Arkadaşım da sağ olsun biraz gecikince bana birkaç dakika boyunca şimdi hiç hatırlamadığım anekdotlar verdi. “Ne mistik bir olay!” dedim, o kadar kişi içinde beni seçti, bunda bir hikmet var, okumam lazım bu kitabı!
Fotokopiyle çoğaltılmış fasiküllerden oluşan, cildi bile olmayan, adına "bilgi kitabı" dedikleri kitabımsı şeyi okumaya başladım. Daha yazının başından itibaren uzaylılardan mesaj aldıklarını anlatan, kaptan bilmem kimin başlarında olduğu, mehdili, yüce ruhlu bir şeyleri barındıran bir inanıştan bahsediyor. Hem de o kadar dağınık ve karışık ki Kuran'ı anlamak bile bunu anlamaktan kolay. Sanırım, kitabın anlaşılırlığıyla inanma gücü ters orantılı olacak ki kutsal kitaplar dahil hepsi kafa karıştırıcı…
Aslına bakarsan saçmalığı diğer inançlara kıyasla daha az ya da fazla değil. “Böyle şeylere nasıl inanıyorsunuz?” diye gülüp dalga geçsen “Diğer inançlar akla bundan daha mı yatkın sanki” dese yerden göğe kadar haklı...
Sonra internetten araştırdım ki İstanbul'da binlerce üyesi varmış. Ben diyeyim dernek, sen de tarikat… “Bilgi kitap”larını dağıtıp inancı yaymaya çalışıyorlar... Bu muydu hayatımı değiştirecek kitap? Oysa kadıncağız ne kadar da aklı başında görünüyordu, ne kadar da umut verici konuşuyordu...
Neyse, insanları öldürmeye teşvik edecek kadar tehlikeli bir inanış değil, en azından şimdilik... Ve inanmak onları mutlu ediyorsa ortada hiçbir sorun yok ama ben böyle bir şeye inanmak istesem de başaramam ki gülerim… “Bakın böyle bir inanç varmış” diye tanıdıklarıma göstermek için kitabı saklamak istedim ama o kadar kalın ki yer kaplamasın diye attım (şimdi attığıma pişmanım). Sonuç olarak tabii ki hayatım değişmedi.
Ve sonra aradan bir yıl geçti... Geçen gün daha önce hiç gitmediğim bir kuaföre gittim. İşlemim bittikten sonra kasaya gidip ödeme yapacağım; kasada oturan tatlı, güler yüzlü ve 50'li yaşlardaki bir kadın, “Kusura bakmayın, ilgilenemedim sizinle, ilk defa mı geliyorsunuz?” dedi. Ben “Evet” deyince “Hatamı telafi etmek için size bir kitap hediye etmek istiyorum, çok severek okuyacağınıza eminim” dedi. Mutlu oldum ve yine merak ettim, bakalım karşıma bu sefer nasıl bir kitap çıkacak?
Yerinden kalktı, üşenmedi, alt kata indi ve kitabı getirdi. Çok teşekkür ettim, tam arkamı dönüp çıkacakken geri döndüm, “Bu kitabı siz yazdıysanız imzalar mısınız?” dedim. “Tabii, önce şunu yazmalıyım: Hiçbir şey tesadüf değildir” dedi, “Samimiyetine ve derinliğine…” diye ekleyerek imzaladı. Yine teşekkür ederek çıkarken, “Ah ne kadar gizemli bir olay, ne kadar da hiçbir şey tesadüf değil!” diye mutlu mesut çıktım. Daha beni ilk defa gören kadının samimiyet ve derinliğimden bahsetmesi... Kim bilir kitabında neler yazıyor?..
Heyecanla kitabın ilk sayfasını açtım ki peygamber aşkını anlatan bir söz çıktı karşıma. “Ya ama yine mi?” diye söylendim kendime ama şans verip okumaya devam ettim. Yaşadıklarını tasavvuf inancıyla birleştirerek anlatan çok iyi niyetli, yardımsever, vicdanlı, hoşgörülü bir kadındı bu. Öyle ki, bir derdin olduğunda hiç tereddüt etmeden gidip konuşabileceğin, güvenebileceğin bir insan. Yanına gidip “Siz zaten iyi bir insansınız, bunun inancınızla ilgisi yok” demek istedim. Ama bunun bir önemi yoktu, o böyle mutluydu.
Ve bu kadının yaşadıkları, yaptıkları, yazdıkları insanda güzel duygular uyandırıyordu. Bir dini kitabı okuyup “Senin gibi olmayanı öldür, tekme at!” gibi anlamlar çıkaran birinin bu kitaptan böyle sonuçlara varması imkansızdı. Aksine sadece 50 sayfasını okumam bile bir anda iyi şeyler yapmaya, yardım etmeye teşvik etmişti beni, moralim bozuk olduğu halde Pollyanna kaçırmıştı içime…
Kadını sevdim, iyi bir insandı ama sonuç olarak ben yine gizemli bir şekilde elime geçen bir kitabı okumuştum ve hayatım değişmemişti. Her şey tesadüf mü değil mi bilmem ama zaten bir kitabın hayatı değiştirmesini beklemek de komikti... Ve sanırım, ben hayatımın değil hayatın komple değişmesini istiyorum...
O yüzden uzaylılara inanmak cazip bir fikir aslında. Çünkü burada bir şeylerin değişeceğine dair hiç umudum kalmadı. Hey Uzaylılar! Eğer gerçekten varsanız ben sizden mesaj falan istemiyorum, sadece beni buradan alın ve sizin dünyanıza götürün, olur mu?
Comments